İstanbul 4 Şubesi
1187 | | | 07-01-2019
ETCEP GERÇEKTEN BİTTİ Mİ?
TALAT YAVUZ

ETCEP GERÇEKTEN BİTTİ Mİ?

ETCEP nedir, anlayabildik mi? Birkaç yıl önce uygulanmış, bitmiş bir projeyse bugün neden gündeme geldi? “Şu anda devam eden bir proje yoktur.” Deyince konu kapanmış oldu mu? Kırk dört ülke ile imzaladığımız İstanbul Sözleşmesi’ndeki imzamızı geri mi çekmiş olduk?

Yoğun gündem arasında benim takip edebildiğim kadarıyla ETCEP, 29 Aralık 2018 tarihinde Akşam Gazetesi’nden Yelda GÖKDAĞ’ın şu haberi ile gündeme geldi: “Cinsiyet eşitliğine yönelik toplumsal algının, öğrencilik yıllarından itibaren geliştirilmesi için harekete geçen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), pilot çalışmasını 162 okulda başlattığı “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ne Duyarlı Okul” projesini geliştiriyor. Bakanlık proje kapsamında, MEB’e bağlı okullarda uygulanacak eylem planları hazırlıyor. AKŞAM’a özel değerlendirmelerde bulunan Bakan Selçuk şunları kaydetti:
Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Etkinlik Kitabı hazırlandı. Kitap kapsamında 9. ve 10. sınıf seviyesinde derslerde ünitelere uygun, etkinlikler yaptık. Uzmanlar tarafından hazırlanan taslak etkinliklerin incelenmesi ve değerlendirilmesi amacıyla branş ve rehberlik öğretmenlerinin katılımıyla bir çalıştay gerçekleştirildi. Çalışmalar neticesinde, Taslak Değerlendirme ve İyi Uygulama Örnekleri Raporu hazırlandı ve revize süreci başlatıldı.”

Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine bakanlıktan yapılan açıklama ise; “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi” Orta Öğretim Genel Müdürlüğü tarafından 2014 – 2016 yılları arasında yürütülmüş ve tamamlanmıştır. Söz konusu projenin pilot uygulamaları da geçtiğimiz eğitim-öğretim yılı itibariyle tamamlanmıştır. Basından gelen talepler üzerine, Sayın Bakanımız yapılan pilot uygulamaların çıktılarını değerlendirmiştir. Bakanlığımızın gündeminde bu alanda devam etmekte olan bir proje yoktur.” 

 “Revize süreci başlatıldı.” İbaresi ile “Devam eden bir proje yoktur.” İbaresi arasındaki çelişkiyi aklımızda tutarak İstanbul Sözleşmesi ve ETCEP’İN hikâyesine, Dr. Uğur BALIN’IN çalışmasıyla bir göz atalım:

“1. Sözleşme, “toplumsal cinsiyet” tanımı içine “cinsel yönelim” i de almak suretiyle (madde 4/3), her türlü sapıklığı açıkça meşrulaştırmıştır.

2. Metinde geçen “eş” kelimesinin yanına “veya partner” ilâvesiyle, nikâhsız beraberlikleri de aile tanımı içine almıştır

3. Sözleşme metninin Türkçe tercümesinde her ne kadar “aile” kelimesi geçiyorsa da, bu durum, orijinal metinde yer alan ve “ev içi” anlamına gelen “domestic” kelimesinin yanlış tercümesinden ileri geldiği gerekçesiyle tenkide uğramıştır.

4. Bununla beraber, gerek Sözleşme metninin bütünü, gerek Sözleşme gereğince çıkarılan uyum yasası, gerekse uygulamalar bu tercüme hatasını fazlasıyla telâfi edecek kadar konuyu açıklığa kavuşturduğu ve nikâhsız beraberlikleri de aile kavramı içine dahil ettiği için, bu tür ufak tefek “hataların” kamuoyu tepkisini hafifletmek amacına yönelik rötuşlardan başka bir şey olmadığını rahatça söyleyebiliriz.

5. Sözleşme, feminizmin temel kavramlarına aykırı ne kadar düşünce, inanç ve örf varsa hepsini yok etmeye azimli olduğunu, “kadınlar ve erkekler için alışılagelmiş rollerin bulunduğu düşüncesine dayanan ön yargıları, örf ve adetleri, gelenekleri ve her türlü farklı uygulamaları ortadan kaldırmak” şeklinde ifade etmiştir (madde 12/1). Ancak bu maddenin tercümesi de, asıl ibarenin “ortadan kaldırmak” değil, “kökünü kazımak” şeklinde çevrilmesi gerektiği yönünde tenkide uğramıştır.

6. Sözleşme hükümleri gereğince nikâhsız beraberlikler veya “cinsel yönelim” adı altında toplanan sapıklıklar, hayatın her alanında koruma altına alınmış bulunduğu için, meselâ beraberce kalmak isteyen kız ve erkek öğrencilere yahut cinsel sapıklara evinizi kiralamaktan imtina ettiğinizde, toplumsal cinsiyet ayrımı ile suçlanabilirsiniz. [6]

7. Ömür boyu nafaka ödemeye mahkûm edilen erkekler, nikâhlı eşe tecavüz suçuyla hapsedilen insanlar, kadının bir şikâyetiyle altı ay evine yaklaştırılmayan yüz binlerce koca, erken yaşta evlendikleri için dağıtılan aileler ve tecavüzcü olarak 10-15 yıl hapis cezasına çarptırılan binlerce eş, İstanbul Sözleşmesinin ve bu Sözleşme gereğince çıkarılan 6284 sayılı kanunun milletimize armağan ettiği yeniliklerden birkaçıdır.

8. Üstelik bu konularda takibat şikâyete bağlı olmayan kamu davası niteliği taşıyor ve muttali olan herkese ihbar yükümlülüğü getiriyor; şikâyet sonucu olan takiplerde şikâyetçi şikâyetini geri çekse bile dava mahkûmiyet ve infazla neticeleninceye kadar sürüyor.[7]

9. Erken yaşta evlenme yasağı, erken yaşta nikâhsız beraberlikleri kapsamıyor. Sözleşme zinayı değil, evlenmeyi yasaklıyor ve ırza tecavüz muamelesine tâbi tutuyor.

10.Bu sözleşme gereği olsun, diğer şekillerde olsun, kadınların lehindeki hüküm ve uygulamaların Anayasaya, kanunlara, akla, iz ‘ana uygun olması gerekmez. Kadınları korumaya yönelik olarak alınan tedbirlerin hiçbir zaman ayrımcılık sayılamayacağını da sözleşme hükme bağlıyor. (madde 4/4).

11.Yürürlükteki kanunlarda, hatta Anayasada  İstanbul Sözleşmesinin hükümleriyle çelişen herhangi bir hükmün bulunması hiçbir şeyi değiştirmiyor. Çünkü İstanbul Sözleşmesi bütün kanunların üzerinde sayılıyor; böyle durumlarda kanunlar İstanbul Sözleşmesine göre yorumlanıp uygulanıyor.

12. Ayrıca hiçbir şekilde İstanbul Sözleşmesinin Anayasaya aykırılığı da iddia edilemiyor. Sözleşme hükümleri; yasama yürütme ve yargı organları ile idare makamlarını ve diğer kuruluş ve  kişilerin tümünü bağlıyor...”

Buraya kadar özetlemeye çalıştığım süreçten anlaşılan şudur, 2011 yılında bir uluslararası sözleşme imzalıyoruz. Bu sözleşmenin gereği kanuni düzenlemeler yapılıyor, projeler gerçekleştiriliyor. MEB, YÖK, Aile Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi görev verilen önemli kurumlarımız da çalışmalar yapıyor.

Eşcinselliği özendiren, “erkekler de çocuk bakar” sloganıyla, eşcinsellerin kullandığı gökkuşağı renkleri ile okullarda etkinlikler yaptıran, İngiltere’nin uluslararası Eğitim ve Kültür organizasyonu Britısh Council’in finanse ettiği bir projenin; her şeyden önce ülkemizi, bütün değerlerimizi yok etmeye, aile yapımızı bozarak çözülmeye götürecek çalışmaların kolayca yapıldığı bir ülke konumu düşürdüğünü görmemiz gerekir. Burası sömürge devleti, kurumlarımız da batının görev vereceği yıkım çarkları değildir.

ETCEP, tarihe karışmalıdır. Pilot okullarda yapılan iğrenç çalışmalar okul panolarından temizlenmeli, okulların web sitelerinden kaldırılmalıdır. Bu proje kapsamında, 2014-2016 yılları arasında eğitime alınan, on iki bin öğrenci, değerlerimize bağlı ve bilinçli eğitimciler tarafından yeniden eğitime alınarak, rehabilite edilmeli, ileriki yaşamları boyunca takip edilmeli, ailelerine bilgi verilmelidir. Bu, sapıklık projesini çöpe atan bütün yetkileri kutluyor ve bir hafta boyunca tedirginlik içinde bizi arayan ve tepkilerini dile getiren arkadaşlarımıza konunun takipçisi olacağımızı belirtmek isterim.

Merak ediyorum, ülkesine 50 mülteci kabul edemeyen bu çok insancıl Avrupa ülkeler, eşcinsellik ve LGBT gibi sapıklıklar söz konusu olunca neden bu kadar cömert olabiliyor? Bizim yetkililerimizin, bu kadar basit bir soruyu sormaktan aciz olduklarını düşünemeyeceğimize göre bu zorunluluk nerden kaynaklanıyor? Mecbur muyuz bu adamların sapık düşünceleriyle çocuklarımızı zehirlemeye.

Kadın kadındır, erkek ise erkektir, konu bitmiştir. Kadın mı erkek mi olduğu belli olmayan, her türlü sapıklıklara kapı aralayan insan tipi üretme çalışmaları başarılı olur, aile yapımız bozulursa dünyamız da ahiretimiz de mahvolur. Yetkilileri, gerçek niyetlerini gizleyerek, ülkelerindeki sapıklıkları ülkemize bulaştırmaya çalışan kişi, kurum ve devletlere karşı duyarlı olmaya davet ediyorum. Ülkemizde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği diye bir problem yoktur, art niyetli çalışmalar için kullanılmak istenen hassasiyetler vardır, uyanık olalım.

Talat YAVUZ

Eğitim Bir Sen İstanbul 4 Nolu Şube Başkanı

yavuztlt@hotmail.com

www.twitter.com/talatyavuz29

www.facebook.com/TalatYavuz29/



 

Tüm Yazılar
1 EĞİTİM BİR SEN KONGRESİNİ YAPTI
2 HATALAR ZİNCİRİ
3 YÖNETCİLERİN SESİNE KULAK VERELİM
4 MEB NE YAPTI NE YAPMALI?
5 KİM SINIFTA KALDI?
6 ASRIN FELAKETİ!
7 NE ZAMAN SAHİP ÇIKACAKSINIZ?
8 İSVEÇ NE İSTİYOR?
9 TÜRKİYE YÜZYILINDA EĞİTİM YÖNETİMİ NASIL OLMALI?
10 ALKIŞLADI MI, ALKIŞLAMADI MI?